“Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar? Oppenheimer gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkası yapsın, büyük barajlarda başkası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüslerine idare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi “Kuvvet nedir?” diye merak ediyorsanız buyurun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre “Kuvvet” para ile organizasyonunun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbiriyle karıştırmayın olur mu çocuklar? Kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar?”
Yapı inşa etmek; her defasında doğanın yapamadıklarını, insan etkinliğinin zaman katmanlarındaki izlerini oluşturmak için mekaniğin kanunlarını yeniden anlamak, malzemenin sonsuz bilinmeyenleri ile anlamlandırmaktır. Her yapı, dünyada bıraktığımız hayallerimizi, ilk defada gerçeğe dönüştürme fırsatıdır. Tasarladığımız her yapı, varlığın ivmelenmesiyle ortaya çıkan kuvvet ile yeryüzünde yükselir, malzemenin aderansıyla geleceğe bağlanır.